7 Aralık 2015 Pazartesi

Sosyolojik Araştırmalarda Yöntem ve Teknikler

Sosyolojik Araştırmalarda Yöntem ve Teknikler 


Sosyal bilimlerde pozitivist, yorumlayıcı ve eleştirel yaklaşım olmak üzere üç temel yaklaşım vardır:

Pozitivist yaklaşım: Sadece tek bir bilimsel yöntemin olduğunu, bütün bilimlerin de o yöntemi kullandığını savunur. Hipotetik tümdengelim yolunu kullanan yaklaşımdır.

Yorumlayıcı yaklaşım: Doğal gerçekliklerle toplumsal gerçekliklerin aynı yöntemle incelenemeyeceğini savunur. Sosyal bilimlerde, doğa bilimlerindeki gibi genel geçer toplumsal yasalara ulaşılamayacağını ve araştırmaların da pozitivist yaklaşımdaki gibi genelleme amacı taşımadığını savunur.

Eleştirel yaklaşım: Toplumsal gerçekliğin zaman içinde değişebileceğini bu yüzden onu sadece yüzeysel görünüşüne bakarak anlaşılamayacağını savunur. Bu yaklaşıma göre sosyal bilimlerin amacı toplumsal ilişkileri eleştirmek ve dönüştürmektir. Sosyal bilimlerdeki üç temel yaklaşıma ek olarak özellikle 1980’lerden beri yaygınlaşmaya başlayan iki yaklaşım daha vardır. Bunlar;

Feminist yaklaşım: Cinsiyet ve iktidar ilişkilerinin toplumsal yaşamının her alanına işlemiş olduğunu göstermeyi ve ataerkil toplumsal yapı içinde güçsüz kalan kadınları güçlendirmeyi savunur ve pozitivizmi erkek egemen bakış açısını yansıttığı için eleştirir.
Postmodern yaklaşım: Sosyal bilimlerle sanat ya da edebiyat arasında bir fark olmadığını ve araştırmaların betimlemekten başka bir işlevinin olamayacağını ve bütün betimlemelerin de birbiriyle aynı değere sahip olduğunu savunur. Bu yaklaşım sosyal teori de dâhil olmak üzere bütün örgütlü inanç sistemlerini ve bütün ideolojileri reddeder.

Sosyal bilimlerde, pozitivist ve yorumlayıcı yaklaşıma dayanan iki temel araştırma yöntemi vardır: nicel ve nitel araştırma.

Nicel araştırma yöntemi: Toplumsal dünyayı incelemek için doğa bilimlerinde kullanılan yöntemlerin kullanılması gerektiğini savunan Pozitivist yaklaşıma dayanan araştırma yöntemidir. Bu araştırmaların amacı, sayısal olarak ölçülebilen verilerin istatistiksel çözümlemeleri aracılığıyla sosyal olgular arasındaki neden sonuç ilişkilerini ortaya koymak ve toplumsal düzenin kanunlarını keşfetmektir.

Nicel araştırmalarda veriler şu tekniklerle toplanır:

Yapılandırılmış (denetimli) gözlem: Bilgi toplama yolunun denetim altında tutulduğu gözlem türüdür. Anket: Önceden hazırlanmış olan soruların cevaplayıcılara posta ile veya telefonla, İnternet üzerinden ta da yüz yüze sorulmasını içeren bir veri toplama türüdür.

Yapılandırılmış görüşme: Araştırmacının önceden belirlenmiş olan ve standart bir görüşme formunda yazılı bulunan soruları, örneklemdeki bireylere yüz yüze sorduğu veri toplama tekniğidir.

Deney: Önceden belirlenmiş hipotezlerin sınanması amacıyla, değişkenler arasındaki ilişkilerin dış faktörlerin tamamen kontrol altına alındığı bir ortamda incelenmesidir.

Yarı-deney: Dış faktörlerin, deneydeki gibi kontrol edilmediği ortamlarda yapılan çalışmalardır.

Survey: Verilerin birden çok veri toplama tekniği ile toplandığı araştırmalardır. Daha çok araştırma deseni olarak kabul edilir.

Nitel araştırma yöntem ve teknikleri: Toplumsal eylemlerin ancak anlaşılıp yorumlandıktan sonra soyut olarak açıklanabileceğini savunan yorumlayıcı yaklaşıma dayanan araştırma yöntemidir. Bu yöntemin uygulandığı araştırmalarda sosyal olgular içinde bulunduğu sosyal bağlamda değerlendirilir. Nitel araştırmalarda veri toplama araçları standartlaştırılmamış araçlardır:

Derinlemesine görüşme: Örneklemdeki kişilerin araştırma problemiyle ilgili düşünce, görüş ve deneyimleriyle ilgili bilgi toplanmak istendiğinde kullanılır. Az kişiyle çok ayrıntılı bilgi edinilmeye çalışılır.
Odak grup görüşmesi: Araştırmacı tarafından belirli kriterlere göre seçilerek önceden belirlenmiş bir konuyu tartışmak üzere bir araya gelmiş olan bir grup insanla yapılan ve veri toplama aracı kullanılmayan bir tekniktir.
Yapılandırılmamış (denetimsiz) gözlem: Katılımcı ve katılımsız gözlem olmak üzere iki çeşittir. Araştırmacı konusuyla ilgili kültürün bir parçası oluyorsa katılımcı gözlem; gözlemlediği grubun üyesi hâline gelmediği gözlem tekniği ise katılımsız gözlemdir. Yarı-yapılandırılmış gözlem: Önceki çalışmalarda ortaya çıkan davranışların tekrarlanıp tekrarlanmadığını gözlemlemeye yönelik olan ve bir gözlem formunun kullanıldığı gözlemdir.
Yaşam öyküsü: Bir araştırma probleminin taşıyıcısı olan bireylerin bir birim olarak ele alınması ve yaşam süreçlerinin ince ayrıntılarına dek araştırılmasıdır.
Örnek olay incelemesi (Vaka çalışması): Sosyal olgu ya da olayın kendi bağlamı içinde, çeşitli veri toplama tekniğiyle bilgi toplanarak empirik ve bütüncül olarak incelenmesidir.
Doküman incelemesi: Araştırma konusu hakkında bilgi içeren kitaplar, gazete ve dergiler, raporlar, kayıtlar, yazışmalar, yönergeler, tutanaklar, günlükler, hatıratlar, özel mektuplar gibi yazılı materyallerin uygun çözümleme teknikleriyle çözümlenmesidir.

Sosyologların araştırmalarında sordukları sorular olgusal sorular, karşılaştırma soruları, geliştirme soruları ve teorik sorular olarak sınıflandırılabilir.

Olgusal sorularda, durumun sadece o topluma özgü mü yoksa başka toplumlarda da görülen olağan bir durum mu olduğu konusunda bilgi edinmek mümkün değildir. Karşılaştırmalı sorularda, sadece içinde bulunduğumuz çağa ilişkin bilgiler sağlar, bu toplumların bugünleri ile geçmişleri arasındaki farklılıkları ortaya koyamazlar. Geliştirme soruları ise sadece içinde bulunduğumuz çağa ilişkin değil daha geniş bir sürece yayılmış ve gelişimi gösterecek biçimdeki sorulardır. Teorik sorular ise olguların ne anlama geldiğini anlamak için sorulan sorulardır.

Sosyolojinin Diğer Sosyal Bilim Disiplinleriyle İlişkisi

Sosyolojinin Doğuşu 

Bilim olarak sosyoloji yaklaşık 200 yıl önce ortaya çıkmıştır. Batı’da 16. yüzyıldan itibaren dinsel, siyasal, bilimsel ve felsefi düşünceler değişmeye başlamış, Rönesans, Reform ve Aydınlanma Dönemi, Fransız İhtilali’nin ve Endüstri Devriminin gerçekleştirilmesinde etkili olmuştur. Endüstri Devrimi başta ekonomik ve endüstriyel yapı olmak üzere aile, eğitim, tabakalaşma gibi toplumun temel kurumlarını ve yapısal özelliklerini büyük ölçüde değiştirmiştir. Yaşanan tüm bu gelişmelerle yeni bir toplum yapısı meydana gelmiştir. Sosyolojinin ortaya çıkmasındaki en büyük etken bu geniş çaplı değişim ve dönüşümdür. Dönüşümün oluşturduğu sorunların bilimsel yöntem kullanılarak cevaplanması çabası, bilim olarak sosyolojiyi doğurmuştur. İlk sosyolojik analizler, nelerin neden değiştiğini ortaya koymaya ve gelecekte toplum yapısının nasıl olacağını tahmin etmeye çalışan analizlerdir.

Sosyolojinin Diğer Sosyal Bilim Disiplinleriyle İlişkisi 

Sosyolojiyi diğer sosyal bilimler disiplinlerinden ayıran fark konularından değil, her disiplinin bakış açısından kaynaklanmaktadır. Her bir disiplinin insan eylemlerini araştırmak üzere farklı soru kalıpları ve yorumlama ilkeleri vardır.

• Psikoloji, bireysel davranışı incelerken sosyoloji toplumu analiz eder.
• Antropoloji, insan kültürlerini inceler ancak sosyolojiden farklı olarak daha çok uzak ve geçmişteki toplumların kültürleriyle ilgilenir.
• Ekonomi, mal ve hizmetlerin üretimini, dağıtımını ve tüketimini;
• Siyaset, siyasal davranışı, siyaset felsefesini ve hükûmetleri ve siyasal partileri inceler. Sosyoloji ise bu ikisini bütünsel bir yaklaşımla inceler.
• Felsefe, bilim felsefesi, ahlak felsefesi ve toplumsal felsefe konu alanları bakımından sosyolojiyi besler.

Bilim ve Yöntem 

Bilim, insanların evreni anlama ve olaylar arasındaki ilişkileri keşfetmeye yönelik akademik çabalarından oluşur. Bununla birlikte, bilimi çeşitli şekillerde tanımlamak mümkündür:

• “Bilim, doğrudan ve sistematik yoldan elde edilen ve empirik kanıtları temel alan bilgidir”.
• “Bilim, gözlenebilir ve deneysel bir konusu olan ve bu konularda çıkarımlar yapma olanağı sağlayan sistemli bilgiler kümesidir”.
• “Bilim, sistemli ve organize edilmiş bilgiler bütünü ve teknik yöntemdir”.
• “Bilim, hem bilgiyi üreten sistemin hem de bu sistemin ürettiği bilginin adı, yani hem bilgi üretmenin bir yolu hem de bir toplumsal kurumdur”.

Bilimin iki temel ögesi bilgi ile yöntemdir. Yani bilim, hem bilgi hem de bilgi üreten bir yöntemdir. Bilgiyle kastedilen olay ve olgular arasındaki ilişkileri açıklamak için geliştirilen teoriler, yöntemle kastedilen de bilgi edinmek için kullanılan yollardır.

Bilim, amacı itibariyle diğer bilgilerden ayrılır. Bilimin amacı;

1. Konusunu oluşturan olguları gözleme dayanarak kavramak, betimlemek, sınıflandırmak,
2. Olgular arasında nedensellik ilişkileri kurmak ve bu ilişkileri gözlem yoluyla sınayıp doğrulayarak açıklamak,
3. Doğruluğu ispatlanmış ilişkileri genellemeler, yasalar ve teoriler hâline getirerek gelecekle ilgili çıkarımlarda ve tahminlerde bulunmaktır.

Bilimsel Yöntem ve Bilimsel Araştırma Süreci 


Bilimsel yöntem, bilim insanının bilimsel bilgiye ulaşmak için gerekli olan bilimsel sürecin izlenmesi için sıralanmış basamaklardan oluşur.

Bilimsel yöntem, bilimsel bilgiye ulaşmak için bilimsel prosedürün ve kuralların uygulanmasıdır. Bu süreç, bilimsel araştırmaların aşamalarında görülebilir.
Teori (Kuram): Bilimin konusunu oluşturan doğal ve toplumsal olayların örgütlenmiş hâlde olması gerekir. Gözlemlenebilir bir olgunun nedenlerini açıklamaya yönelik birbiriyle ilişkili kavramlar sistemine teori (kuram) adı verilir.
Önerme: İki ya da daha çok kavram arasındaki ilişki hakkındaki yargıyı ifade eden cümlelere verilen addır.
Bağımsız değişken: Nedensel ilişkilerde neden olan değişkene verilen addır.
Bağımlı değişken: Nedensel ilişkilerde bağımsız değişkene bağlı olarak değişen değişkene verilen addır.
Varsayım: Empirik olarak sınanmak amacıyla oluşturulmayan ve doğru olduğu kabul edilen yargı ve genellemelere verilen addır.
Bilimsel araştırma: Amaçlı, planlı ve sistemli bir şekilde verilerin toplanması, gruplanması, analizi, sentezi, açıklanması, yorumlanması ve değerlendirilmesi işlemlerinin uygulanmasıyla bulguları anlamlı bilgiler bütünü hâline getirme ve problemlere güvenilir çözüm bulma sürecidir.

Bilimsel araştırmalarda;
• Nesnel olmalı
• Doğru bilgiye mümkün olabildiğince yaklaşmalı
• Tekrar edilebilir olmalı
• Basit ve açık şekilde ifade edilmeli
• İncelediği konuyu diğer konulardan belirgin şekilde ayırmalı
• Araştırma etiğine uygun olmalı
• İncelenen nesne ya da öznelere zarar vermemeli
• İncelenen nesne ya da özneleri yönlendirmemeli
• Bulgular bilimsel olmayan amaçlar için kullanılmamalıdır.

Bilimsel araştırmanın aşamaları şunlardır: 

1. Araştırma konusunun seçilmesi ve araştırma probleminin belirlenmesi
2. Araştırma için uygun araştırma tipi, yöntem ve tekniklerin belirlenmesi
3. Araştırmanın evreninin belirlenmesi ve örneklem seçimi
4. Veri toplama
5. Veri analizi
6. Bulguların yorumlanması ve rapor yazımı.

Bilimsel araştırmalarda veri toplanması gereklidir anacak yeterli değildir. Bilimsel araştırma veri toplamaktan ibaret değildir. Bilimler, en temel düzeyde matematik bilimler ve pozitif bilimler şeklinde ikiye ayrılır (s. 15, Şekil 1.1).

Matematik bilimler;
• Matematik ve mantıktan oluşur.
• Matematik, gözlemlenebilir ve nesnel bir bilimdir çünkü matematik kavramların hareket noktası gözlemdir ve simgeledikleri varlıklar da soyut olsalar da nesnel gerçekliklerdir.
• Matematik çıkarımlar tekrarlayıcı çıkarımlardır, yeni bir şey söylemeden aynı bilgiyi yinelerler.
• Çıkarımları yaparken gerçekte yeni bilgiler üretmeyen, birtakım ön kabullere dayanarak genel bilgilerden özel bilgiler üreten bilgiler sistemidir.

Pozitif bilimler; 
• Doğa bilimleri ve sosyal bilimlerden oluşur. Doğa bilimleri; astronomi, fizik, kimya, biyoloji gibi canlı-cansız maddeleri ve maddi olayları konu alır.

Sosyal bilimler ise sosyoloji, antropoloji, psikoloji, ekonomi, siyaset bilimi gibi insanlar arası ilişkiyi ve toplumsal dünyayı konu alır.
• Gözlenebilir ve deneysel bir konuya sahip olan ve bu konularda çıkarım yapabilen, yeni bilgiler üreten bilimlerdir.
• Olguların gözlemlenmesiyle genellemelere ulaşılır.
• Çıkarım olanakları sınırsızdır.
 • Olması gerekeni değil; olanı inceleyen bilimlerdir.

Sosyal bilimlerle doğa bilimleri arasındaki farklar; 


• Doğa bilimlerinde düşünceyi test etmek ve kanıtlamak için deney yapılabilir; sosyal bilimlerde ise insanlar konu edildiği için deneye katılmama hakları vardır ve sosyal bilimlerde doğa bilimlerinin aksine laboratuvar ortamının oluşturulması gerçeğe ulaşmayı engelleyebilir.
• Sosyal bilimlerde tahminde bulunmak doğa bilimlerinde olduğu kadar kolay değildir çünkü sosyal bilimlerin konusunu oluşturan toplum, birey ve grup ilişkileri karmaşık bir etkileşim içindedir ve insanlarda özgür irade olduğu için kararlar değişebilir.
• Doğa bilimlerinde bilim insanı, incelediği nesnelere müdahale edemez ancak sosyal bilimlerde araştırmacılar inceledikleri toplumun üyesidirler ve inceledikleri insanları etkileme ve onlardan etkilenme olasılıkları vardır.
• Sosyal bilimlerde doğa bilimlerindeki kadar nesnel olmak zordur.
• Sosyal bilimlerde neden sonuç ilişkilerini etkileyen çok sayıda faktör vardır ancak doğa bilimleri olayları teker teker ele alıp inceleyebilir.
• Sosyal bilimlerde ölçüm yapmak doğa bilimlerine göre daha zordur çünkü doğal objeler nicelik olarak ölçülebilir durumdadırlar ancak insanların davranışlarını, algılarını ya da tutumlarını ölçmek için standart ölçüler yoktur.



Sosyoloji Nedir? Sosyolojinin Temel Kavramları Nelerdir?

Sosyoloji Nedir? 

Sosyoloji (toplumbilim), kişileri deneyimleri yeniden değerlendirmeye yöneltir, şeylerin olduğu zannedilen şekilde olmadığını düşünmeyi, başka yorumların da olduğunu görebilmeyi sağlar. Sosyoloji, hem toplumların içindeki ve toplumlar arasındaki farklılıkları, hem de bu farklılıklardaki benzerliği gösterir. Sosyologlar, insanların yaşadığı bireysel olayların daha geniş olguların yansıması olduğunu gösterir ve insanların deneyimleri arasındaki benzerlikleri ve bu benzerliklerin arasındaki farklılıkları ortaya koyarlar (Bauman, 2004:19-20).

Sosyolojik düşünmenin sağladığı yararlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
• Farklı bakış açısı sağlama
• Dünyayı farklı algılama
• Bireyin hem kendi yaşamını ve sorunlarını hem de çevresindeki yaşamı ve sorunları daha iyi algılamasını sağlama
• Diğer insanların hayat tarzına saygı gösterme
• Bütün insanların aynı engel ve hayal kırıklıklarıyla karşılaşabileceğini fark etme
• İnsanlar arasında karşılıklı anlayış ve dayanışma ortamı sağlama Sosyolojik imgelem; bireysel deneyimleri toplumsal kurumlarla ve toplumların tarihteki yeriyle ilişkilendirmeyi ifade eder. Sosyolojik düşünmek sosyolojik imgelemi kullanmak demektir.

Sosyolojinin Temel Kavramları 


Sosyoloji, toplumun, toplumsal etkileşimin, bireyle toplum arasındaki ilişkinin, toplumsal kurumların yapılarının ve birbirleriyle ilişkilerinin bilimsel olarak incelenmesidir ve geleneksel toplumdan modern topluma geçişi anlama çabasından doğmuştur. Sosyoloji toplumbilim teriminin, sosyal ise toplumsal terimi yerine kullanılabilmektedir. Gündelik, küçük ölçekli davranışların incelenmesi mikrososyoloji, siyasal sistem ya da ekonomik düzen gibi büyük ölçekli toplumsal düzenlerin çözümlenmesine ise makrososyoloji adı verilir.

Toplum, bireylerin toplamından ibaret değildir, üyelerinin ortak değerleri paylaşmasından doğar. O, belirli bir toprak parçasında yaşayan, belirli bir kültürü ve ortak toplumsal kurumları paylaşan insan topluluğunun aralarındaki karşılıklı ilişkiler bütünüdür.

Toplum tipleri, toplumlar geleneksel ve modern toplumlar olarak ikiye ayrılır. Geleneksel toplumlar ise kendi içinde avcı ve toplayıcı toplumlar, tarım toplumları, kırsal toplumlardır. Bu tarz toplumlar 19. yüzyıl sonrasında büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Modern toplumlar ise endüstri ve teknolojiye dayanan, nüfusun çoğunluğunun fabrika, ofis ya da dükkânlarda çalıştığı, insanların endüstrinin yoğun olduğu bölgelerde yaşama yöneliminde olduğu, önceki toplumlara göre daha gelişmiş toplum tipidir. Günümüzde ise endüstri toplumu da değişim göstermiştir. Endüstri sonrası toplum olarak adlandırılan bu toplum tipinde ise endüstri, modern toplumdaki biçiminden büyük ölçüde farklılaşmış, bilgi ve iletişimin ön plana çıktığı bir toplum türü doğmuştur.

Toplumsal davranış, diğer insanların davranışlarına yönelik olan davranış türüdür. Geçmişte olmuş, şimdi olan ve gelecekte olması muhtemel davranışlara yönelik olması da belirleyici bir özelliğidir.

Toplumsal yapı, toplumun üyeleri arasındaki düzenli, kalıcı ve kalıplaşmış ilişkilerdir. Bunlar temel gruplardan ve toplumsal kurumlardan meydana gelen süreklilik ve örgütlülüğü haizdir.

Toplumsal kurum, toplumsal normlar tarafından sürekli olarak tekrarlanan, onaylanan, sürdürülen, toplumun yerleşik görünümlerini yansıtan ve toplumsal olarak örgütlenmiş olan toplumsal davranış kalıplarıdır. Bütün toplumsal kurumlar birbirleriyle ilişkilidir.

Toplumsal olgu, toplum tarafından kolektif biçimde geliştirilen, bireyin dışında ve kaçınılmaz olan ve bireyi sınırlandıran kural ve pratiklerden çıkarılan davranış biçimleridir. Temelde olgu gerçeği yansıtan saptamalardır. Mesela, kadınların erkeklere nazaran siyasi olarak daha az temsil edilmesi bir toplumsal olgudur.

Toplumsal grup, üyeleri arasında ortak amaç ve çıkarlar olan, üyelerinin karşılıklı ilişki içinde olduğu ve bir sürekliliği olan insan topluluğudur.

Benlik, kendimize, kimliğimize ve niteliklerimize ilişkin algı ve düşüncelerimizin bütünüdür.

Statü, diğer insanların bireylerin toplum içindeki yerine verdikleri addır. Edinilmil 8verilmiş) ve kazanılmış olmak üzere iki tür statü vardır. Kadın olmak ilkine, sosyolog olmak ikincisine örnektir.

Toplumsal roller, her bireyi yaşamındaki diğer bireylere bağlayan davranışlara ilişkin toplumsal olarak belirlenmiş beklentilerdir. Belirli statülere atfen oluşturulan beklentileri içerir.

Değerler, davranışlarımızı yargılarken ve hayattaki amacımızı belirlerken başvurduğumuz; toplumsal olarak paylaşılan, amaçlarımızı ve davranışlarımızı belirlemede bize neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ifade eden inanç, ideal ve standartlardır .

Norm, belirli durumlarda insanların nasıl davranmaları gerektiği konusunda yaptırımı olan kurallar sistemi ve beklentilerdir. Normlar sosyalleşme sürecinde öğrenilir ve çoğu zaman kişi onlara uyduğunun farkında değildir.

Yaptırım, toplumun üyelerinin normlara uymasını sağlamak için kullanılan, kurala aykırı davranılması hâlinde öngörülen sonuçtur.

Toplumsallaşma (Sosyalleşme), bireylerin üyesi oldukları topluma ait değerleri, tutumları, bilgi ve becerileri, kısacası o toplumun kültürünü öğrendikleri etkileşim sürecini ifade eder. Doğumdan ölüme kadar süren ve öğrenilenlerin gelecek nesillere aktırıldığı bir süreçtir.